Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı

Text
Read preview
Mark as finished
How to read the book after purchase
  • Read only on LitRes Read
Kosova'da Çağdaş Türk Edebiyatı
Font:Smaller АаLarger Aa

S. DİLEK YALÇIN ÇELİK

1988’de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olmuş, 1989 yılında Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümüne asistan olarak girmiştir. Prof. Dr. Bilge Ercilasun danışmanlığında hazırladığı XIX. Yüzyıl Türk Edebiyatında Popüler Roman başlıklı doktora tezini 1998’de tamamlamıştır. Aynı üniversitede 1998’de yardımcı doçent olmuş, 2006’da doçent unvanını almış, 2012’de profesörlüğe yükselmiştir.

1999 – 2000 tarihleri arasında Kore’de (Department of Central Asia, Pusan University of Foreign Language, Korea), 2007 – 2008 tarihleri arasında Kosova’da (Department of Elementary School Education (Turkish), Faculty of Education (Fakulteti I Edukimit), University of Prishtina Universiteti I Pristinës), Prizren / Kosova) ve 2015 tarihinde Amerika’da (Center for European, Russian and Eurasian Studies (CERES), Michigan State University, East Lansing, Michigan, USA (15.06.2015-15.09.2015)) konuk öğretim üyesi olarak görev yapmıştır.

S. Dilek Yalçın Çelik’in yeni Türk edebiyatı alanında çalışmalarının ağırlık noktasını, başta roman ve hikâye olmak üzere postmodern edebiyat, yeni tarihselcilik kuramı, popüler roman, dış Türkler ve Kosova çağdaş edebiyatı ve kültür çalışmaları oluşturmaktadır. Son dönemde resim ve edebiyat üzerine ikili okumalar ile karşılaştırmalı edebiyat üzerinde çalışmaktadır.

Yayınlanmış eserleri: Haldun Taner’in Hikâyeleri ve Hikâyeciliği (1995), Yeni Tarihselcilik Kuramı ve Türk Edebiyatında Postmodern Tarih Romanları (2005), Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008), (2008), Mengen’de Geleneksel Giyim Kuşam (Mikro Ölçekli Kültür Tarihi Çalışması) (2015), Kütüphane’de…. Sahibinden Anı Öyküler (Prof. Dr. Bülent Yılmaz ile birlikte 2017).

İKİNCİ BASKIYA ÖN SÖZ

Önümüzdeki sene Kosova Cumhuriyeti, bağımsız bir ülke oluşunun onuncu yılını kutlayacak. Kitabın yeni baskısı yapılırken ilk olarak aklıma gelen bu idi. Ben ve ailem bir Cumhuriyet ile yaş almaya başlamıştık. İnsan hayatında az rastlanılır bir tesadüftü bu.

Kosova, yurda döndükten sonra da içimizde yaşattığımız, bizden izler taşıyan küçük vatan parçamızdı. Bu kadar zaman geçti, oradan ve oradaki insanlardan bağımızı hiç kopartmadık. Yurt içinde başka bir yerdeki dostlarımızla görüşür, anlaşır gibiydik. Sadece eskisi kadar sık göremiyorduk birbirimizi. Ama geriye dönüp baktığımızda, zamanın güzellikleri kadar acıları ile de yüz yüze geliyorduk. Hazan yaprakları gibi aramızdan ayrılanlar olmaya başlamıştı. Kimisini acı haber tez duyulur dercesine hemen, kimisini ise sonradan duymuştuk. Vakitli vakitsiz. Yaşlılar, gençler…. Döneme tanıklık edenler, o değerli insanlar. Orada iken bir milattı bizim için. Evveli yoktu. Oysa şimdi, yaşananlar, paylaşılanlar, biriktirdiklerimiz, içimizde büyüttüklerimiz var…. Özlemle anıyorum her birini.

Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008)’nın ikinci baskısı bu kez ana yurdumda yapılacaktı. Kitabı tekrar gözden geçirdim. Eklemeler yapmak istedim. Ama çalışanlar bilirler, içinize sinmiş bir biçimde yazdığınız, biten bir kitabın ardından, yeni bir şeyler söylemek / yapmak gerçeken zordur. Tekrar tekrar çalışmaya göz attım. Sonunda, ilk baskısında olduğu gibi kalmasına karar verdim. Bu yeni baskıda, sadece aramızdan ayrılan yazarlarımız için acıyla ve içim burkularak bir iki ekleme yaptım. Bir de bu süreç içerisinde Kosova hakkında edebiyat açısından yapılan bir iki yeni çalışmayı kitabın sonundaki kaynakça kısmına ekledim. Bu değişikliklerin, çalışmanın tümüne etki edecek nitelikte olmadığının da burada altını çizmeliyim.

Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) benim için zamana yapılan bir tanıklık ve şevkle gerçekleştirilen bir çalışmanın ürünüydü. Öyle de kalsın istedim.

S. Dilek Yalçın Çelik
30 Ekim 2017
Beytepe, Ankara

ÖN SÖZ

2007-2008 Eğitim Öğretim yılında, Kosova’da Prizren Eğitim Fakültesi, Türkçe Sınıf Öğretmenliği Bölümünde, eşim Bülent Çelik ve ben konuk öğretim üyesi olarak çalıştık. On ay süre ile kaldığımız Kosova’da, bu tarihler arasında çok özel bir döneme tanıklık ettik. Bir ülke için, bir dönemin bittiği, yeni bir dönemin başladığı bu günlerde, Prizren’de olacağımız, Kosova’ya gelirken aklımızdan bile geçmemişti.

Eylül 2007 sonlarında, Kosova’ya ayak bastığımızda, Ramazan günleri idi. Daha ilk günden davetler, toplantılar, Türkiye’den gelen sanatçıların verdiği müzik konseri ile karşılaşmıştık. Bayramı, yöre geleneklerine göre kutlamıştık. Halktan insanlarla tanışmaya başlamıştık. Çok geçmeden, Kosova genel seçimleri yapıldı. Seçimlere katılan Kosova Türk Demokratik Partisi ve Arnavut kökenli partilerin temsilcilerinin çalışmalarına tanık olduk. Tanıdıklarımız arasında çeşitli partilere üye olanlar, Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar ve seçimlere girenler vardı. Türkiye’de hiçbir dönemde bu kadar ve böylesine net bir şekilde, siyasetin yakınında olmamıştık. Derken, 17 Şubat günü, buz gibi bir havada, Cumhuriyet ilân edildi. Herkesin gönlü sıcacıktı, sokaklardaydı. Ve Kosova’nın devlet statüsü netleşti, belirginleşti. Artık Kosova Cumhuriyeti’nde oturuyorduk. Bir tarihe tanıklık etmiştik. NATO Güney Kanat Komutanlığı, bir yıl boyunca Tuğgeneral Uğur Tarçın Paşa’da idi. Mayıs ayında, görevi devretti. Öğretmenler Derneği, Doğru Yol Derneği yeni başkanlarını seçtiler. Kosova Türk Demokratik Partisi kendi iç yapısında yeniden üyeler belirleyerek değişime gitti… Derken daha anlatamadığım, sayamadığım bir sürü tarihî olay. Bu arada eşim ve ben, halkın içinde, hızla akıp giden bu sürece tanık olurken derslerimize giriyorduk. Konuşuyorduk, tartışıyorduk.

Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) adlı bu kitap, böylesine bir ortamda filizlenip boy verdi. Kosova’ya gelirken kitap kapsamında bir çalışma yapmayı plânlamamıştım. Ama buradaki olaylara tanık olurken ve her defasında yeni bir model ile karşılaşırken, günlerce eşimle bu konuları tartıştık, anlamaya çalıştık. Türkiye ile karşılaştırmalar yaptık. Bölgedeki Türkleri, Arnavutları, Boşnakları tanımak istedik. Ben, tartışmalar boyunca her defasında en iyi bildiğim alan olan edebiyat dünyasını bu gelişmeler açısından nasıl tanımlayabilirim diye kendi kendime sordum. Her bir sorunun cevabını arayım derken kitap yazılmaya başlamıştı bile.

Kosova, savaş yorgunu bir ülke idi. Dokuz yıldır statüsü belli olmayan bir çizgide ve zor koşullar altında ayakta kalmaya çabalıyordu. Savaş sonrası yaşanan ekonomik zorluklar ve ülkenin statüsünün belirsizliği, eğitim, edebiyat ve kültür hayatını doğrudan etkilemişti. Çok kimlikli, çok kültürlü yapısıyla çözülmesi zor bir bilmeceyi andırıyordu. Hemen her alanda yaşanan boşluklar vardı. İçine kapanıktı, yeni gelenlere çekingenlikle yaklaşılıyordu. Ama her ne olursa olsun, sonuçta, bir Avrupa ülkesiydi.

Kitap yazmaya karar verdiğimde, ilk olarak beni en iyi tanıyan öğrencilerim çekingenliklerinden sıyrıldılar. Yardımlarını esirgemediler. Çünkü arşivler düzenli değildi, savaşta pek çok kitap ve belge yok olmuştu. Kütüphaneler yeterli olamıyordu. Ve ben sıkışıp kalıyordum. Muala Arbaneşi, Soner Buş, Suat Daşi, Esengül Dinovçi, Perran Haşi, Nedim Melekoğlu, Benek Rifat, Necla Subi, Şengül Şahko sırt çantaları ile evlerindeki kitapları ve dergileri incelemem için bana getirdiler. Nuhi Şala, Mamuşa’da, Alperenler Derneği kütüphanesindeki kitapları incelememe yardımcı oldu. Şencan Şahko, kimi metinleri yazarken destek verdi. Araş. Gör. Esin Hüdaverdi, Priştine Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yapılmış olan tezlere ulaşmama vesile oldu. En son artık görmem gereken ama hiçbir yerde bulamadığım kimi kaynaklar vardı. Refki Taç, evinde konuk etti, dergileri ve kitapları verdi. Ethem Baymak kütüphanesini açtı. Böylece işin ağır bir kısmını tamamlayabilmiş oldum. Priştine’de, Prizren’de incelemelerde bulundum. Prizren Halk Kütüphanesinde yarı konuşarak, yarı işaret dili ile anlaşarak günlerce çalıştım. Var olan kitapları taradım. Kimi yazarlar ile görüştüm, onların fikirlerinden yararlandım. Dost Zafer Pirana, bize Kosova koşulları konusunda yardımcı oldu, yol gösterdi.

Zaman dardı, kitap yoğundu ve bir türlü bitmek bilmiyordu. Her defasında sıkıştığımda, daraldığımda, paniğe kapıldığımda ve işin içinden çıkamaz duruma geldiğimde eşim, bir fikir ile geldi, bir kapı araladı, bir çıkış yolu bularak beni teşvik etti. Çocuklarımı alarak bana çalışmak için zaman yarattı, destek oldu. Kitabımın sayfa düzenini yaptı, matbaada bu iş ile baştan sona kadar ilgilenerek çaba harcadı. Sonunda kitabı, o, çıkartmayı başardı.

Eşimi ve ardından çocuklarımı bir kez daha anmadan geçemeyeceğim. Çünkü dar zamanda onların sevgisinden ve ilgisinden çok çaldım. Onları da kitabımın içine kattım.

Son olarak, Kosova Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği kitabın sorumluluğunu üstlendi. Ona sahip çıktı. Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) Kosova Merkez Şubesi, kitabımın basımına maddi destekte bulundu.

Burada saydıklarım ve ayrıca burada adını anamadığım, maddi ve manevi destek verenler, sizler olmasaydınız, yolumu açmasaydınız bu kitap yazılamazdı, hepinize teşekkürler.

Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008), Kosova’da şekillendi, burada çıktı, burada kaldı. Zaten çabamız ve gayretimiz de bu yolda idi.

Dileğim odur ki son dönemde artık sessizleşmeye ve kabuğuna çekilmeye başlayan Kosova Türk edebiyatı için, bu kitap bir TEŞVİK OLUR. Var olan ateşin yeniden alevlenmesi için bir KIVILCIM OLUR. Yakın tarihini, edebiyatını tam olarak bilemeyen yeni nesiller için, varlıklarını yeniden tanımaları adına, bir ÖRNEK OLUR. Kosova’da çağdaş Arnavut Edebiyatı ve Boşnak Edebiyatı çalışacak olanlar için, karşılaştırmalı edebiyat araştırmalarında HAZIR MALZEME OLUR.

 

Dileğim odur ki, Kosova kültürü ile ilgilenen, Türkçe edebiyata ilgi duyan ve Türkçe bilenler, bu kitabı OKUR.

Sevdiğim, içtenlikle gönül verdiğim bu topraklardan, insanlardan, insanlardan.. ayrılıp, ana ülkeme giderken, tek tesellim, ancak budur.

S. Dilek Yalçın Çelik
7 Temmuz 2008
Prizren

GİRİŞ

Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008), adlı kitap, “Ön söz” ve “Giriş” bölümleri hariç beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, “Tarihsel Çerçeve” ana başlığını taşımaktadır. Burada, Kosova’da Türk varlığının ortaya çıkmasından (1455 ve sonrası) sonraki süreç, Türk edebiyatı bağlamında, ana çizgileriyle, günümüze kadar getirilerek işlenmektedir. Çünkü, tarihsel bir perspektif verilmeden, çağdaş Türk edebiyatının yerini belirleyip değerlendirebilmek mümkün olamayacaktır. İkinci bölüm, “Edebî Türlerin Gelişimi” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde, 1951 sonrası dönemde, yazılı edebiyat ürünleri içerisinde, edebî türlerin gelişimi hakkında bilgi verilmeye çalışılmıştır. Sözünü ettiğimiz dönem içerisinde, Kosova’da şiir, roman ve hikâye, tiyatro, eleştiri türlerinin temsilcilerinden söz edilmiş, verilen ilk örnekler ve onların edebiyat tarihi içerisindeki değeri tartışılmaya açılmıştır. Gazetecilik ve basın yayın dünyasının yazılı edebiyata etkisi ve desteği, yazar ve şairleri yetiştiren bir okul olması yine bu bölümde yer almaktadır. Üçüncü bölüm, “Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı Temsilcileri”nin anlatıldığı bölümdür. Burada, 1951 sonrasından günümüze kadar, yazılı edebiyat içerisinde yer alan, en az iki kitap yayınlamış, edebiyat ile profesyonel anlamda uğraşan yazar ve şairlerimizin biyografileri yer almaktadır. Sanatçılarımızın öncelikle biyografik bilgileri verilmiş, ardından edebiyat dünyasına girmeleri, ilk eserlerini nerelerde yayınladıkları, eserlerinin tam dökümleri ve örnek metinler eklenmiştir. Dördüncü bölüm “Sonuç”, beşinci bölüm “Kaynakça” kısımlarından oluşmaktadır.

Kitabın plânının oluşturulması ve yazım aşamasında kullanılacak metodun belirlenmesi konusunda oldukça zorlandığımızı öncelikle belirtmek gerekmektedir. Bunun temel nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Uzun bir dönem Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde kalan ve bir bütünün parçaları olan Balkan Türkleri ve bu coğrafya içerisinde yaşayan, Osmanlı tebaası olarak kabul edilen Müslüman azınlık özellikle Arnavut ve Boşnaklar, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’ndan kopmaya başlamışlardır. Milliyetçilik hareketleri, ülke politikaları, jeopolitik stratejiler ve sayamadığımız nice karmaşık sebepler dolayısıyla Türkler ve tüm bu milletler bölünmüşler ve başka başka ülke sınırları içerisinde kalmışlardır. Bölünme ve parçalanma süreci, Balkan coğrafyasında çeşitli biçim ve değerler içerisinde günümüze kadar devam etmiştir. Dolayısıyla, Balkanlardaki Türk edebiyatını sınırlamak ve sınıflamak, araştırmacılara kimi zorluklar sunmaktadır. Şöyle ki, 2008 yılında, Kosova Cumhuriyeti kurulana kadar, ülke tarihsel gelişim açısından çok farklı dönemleri yaşamıştır. Osmanlı egemenliğinden çıktıktan sonra önce Yugoslavya Krallığı’na bağlanmış, ardından Sosyalist Yugoslavya içerisinde telakki edilmiş, bu ülkenin de parçalanması ile Sırbistan’a bağlı kalarak eski statüsüne yeniden devam etmiştir. Her bir kırılma döneminde ülke, uzun savaşlar içinde büyük kayıplar vermiştir, yıpranmıştır. Kosova, tarihinin hemen her döneminde, çok kimlikli, çok kültürlü bir yapı içermektedir.

Türk edebiyatı açısından bu yeni dönem içerisinde oluşan yazılı edebiyat söz konusu olduğunda, Sosyalist Yugoslavya devleti zamanında, Kosova ve Makedonya’da yaşayan yazar ve araştırmacılar, kendi edebiyatlarını tanımlarlarken, “Yugoslavya Çağdaş Türk Halkı Edebiyatı”, “Yugoslavya Türk Şiiri”, “Yugoslavya Türk Hikâyeleri” gibi terimler kullanmışlardır. Buna karşılık aynı dönem içerisinde oluşan edebiyat için, yukarıdaki terim kullanımına ilave olarak, Türk edebiyat araştırmacıları, “Makedonya ve Eski Yugoslavya Türkleri Şiiri”, “Balkan Türkleri Edebiyatı” terimlerini de kullanmışlardır. Bu durum, bir terminoloji problemini de ortaya koymaktadır.

Sosyalist Yugoslavya döneminde, Makedonya ve Kosova henüz farklı iki ülke durumunda olmadıklarından ortak bir edebiyat anlayışından, duyuş ve etkilenmeden, birlik ve beraberlikten söz etmek gerekmektedir. Kosova ve Makedonya, iki ayrı ülke olana kadar, Üsküplü yazarlar ve şairler ile Kosovalı yazarlar ve şairleri birbirinden ayırmak neredeyse imkansızdır. Zaten kendileri de bu tarz ayırım ve sınıflamalara kesinlikle karşıdırlar. Oysa, şimdi sınırlar vardır. Bir zaman birbirinden ayıramadığımız, bir ülkenin yakın iki kentinin insanları şu anda iki farklı ülke olmuşlardır. Bu kardeş edebiyatı, bir araştırmacı olarak edebiyat tarihlerinde bir yere yerleştirmek gerçekten çok güçtür.

Sosyalist Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte bu adlandırmalar ve tanımlamalar yine eksik kalmakta, artık bir Makedon, Kosova, Arnavut, Sırp… edebiyatlarından söz etmek gerekmektedir. Dolayısıyla bu dönem, “Yugoslavya Türk Edebiyatı” adı altında her ne kadar bölge yazar ve şairleri için ayrılamaz bir bütün oluşturuyor olsa da, gelişen tarihi olayların seyri, zaman içinde Kosova Türk edebiyatı ve Makedon Türk edebiyatı arasında göreceli bir ayırımı zorunlu kılmaktadır.

Diğer yandan çağdaş edebiyat söz konusu olduğu zaman, Kosova’daki çok kültürlü etnik yapı dikkate alınmak durumundadır. Çünkü günümüzde Kosova’da etnik kökeni Türk olmadığı halde, hâlâ Türkçe konuşan ve yazan bir kesim bulunmaktadır. Halk arasında durum böyle iken edebiyatçılar arasında da benzer durum gözlenmektedir. Bir Arnavut sanatçı, Budim Berişa, 222 Akım Yanında Şiirler (2001, Yeni Dönem Yayınları-Prizren) adıyla yayınladığı kitabında, Türkçe şiirler kaleme almıştır. Diğer yandan bunun tam tersi bir durum da söz konusudur. Kendisi Türk kökenli olmakla ve başlangıçta kimi eserlerini Türkçe vermekle birlikte zaman içerisinde Sırp-Hırvat dilinde ya da Arnavutça yazan Türk yazarları da bulunmaktadır. Örneğin ilk şiirlerini Türkçe yazan Arif Bozacı, son dönemde yazdığı şiirleri Arnavutça kaleme almaktadır. Dolayısıyla edebiyatta dili kullanmak ile, günlük yaşamda dili kullanmak arasındaki farkı iyi belirlemek gerekmektedir. O nedenle, Kosova edebiyatını tanımlamadan önce Kosova kimliğini, tarihi gelişimini net olarak ortaya koymak bir zorunluluktur. Ancak şu anda eldeki veriler, bu gelişimi tanımlamaya yeter düzeyde değildir.

Tüm bu zorluklardan sonra, bu kitabın formatının bir antoloji olarak hazırlanması gündeme gelmiş ve bunun bir tekrar olacağı düşünülmüştür. Zaten bu konuda, bizden önce yapılmış onlarca çalışma vardı. Edebiyat tarihi yazma işine girişmek ise hemen hiç olmayacak güç bir durumdu. Çünkü Kosova, 1951 sonrası dönemde, siyasi ve iktidar anlamında öylesine geçiş dönemleri yaşamıştı ki, bu kırılma noktalarını bir modele yerleştirmek, onun problematiğini çözmek belli başına bir işti. Devlet değişmiş, ülke statüsü farklılaşmıştı. Hemen her alanda yapılan istatistikler, kanun ve belgeler, yaşananlar, insanların dünyası ile örtüşmüyordu. Çok kültürlü, çok dilli bir toplum olan Kosova, iktidarın el değiştirmesi ve savaşlar karşısında içine kapanmış, toplulukların hayatta kalma mücadeleleri gerçekleri tam olarak gün yüzüne çıkartamaya engel olmuştu. Özellikle nüfus hareketleri ve insanların göç grafiği konusunda elde net bilgiler yoktu. Edebiyat açısından değerlendirme yapmak istediğimizde, savaş sırasında arşivler, gazete ve yayınevi zarar görmüştü. Kişisel kütüphane sahiplerinin kitapları çoğunlukla elden çıkartılmıştı.

Temel problemlerden bir diğeri ise, çevre şartlarında, belgelerin dağınık olması, yazıların tam dökümlerinin yazar ve şairlerin arşivlerinde bile bulunmamasıdır. Tüm bu koşullar altında akademik bir bakış açısıyla Çevren dergisinin sistematik çözümlemesinin yapıldığını hatırlatmalıyız. Ancak, Kosova’da benzer çalışmalar, Tan gazetesi, Kuş, Esin, Çığ, Filiz, Türkçem … gibi dergiler için de yapılmalıdır. Yine Makedonya’da 1944-1990 arasında Türkçe olarak yayınlanmış gazete ve dergilerin bibliyografik çalışmalarının yapılması, böyle bir kitabın eksikliklerinin giderilmesinde önemlidir. Şu anda Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008)’nın eksikliklerinden birisi de budur. Eldeki malzeme gereği, kitapta basılı metinler dışındaki malzeme üzerinde durulamamıştır.

Veriler elde tam olmadığı müddetçe, bilimsel sonuçlar elde etmek ve hüküm bildirmek akademik terbiyeye aykırı olacaktır. Ancak, çalışmaya bir yerlerden başlanmazsa da yarın çok geç kalınabilirdi. Bu nedenle kronolojiyi esas alan, malzemeyi bir araya getiren derli toplu bir çalışma yapma kararı aldık. Net bir sonuca ulaşamayacağımızı bilsek de, bilgiyi tek elde toplamanın uygun olduğunu düşündük.

Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) adlı kitap, bu amaçla yazıldı. Kısa zamanda elden geldiğince çaba gösterildi, kaynaklara ulaşılmaya çalışıldı, kitaplar, tek tek elden geçirilerek fişlendi ve sınıflandırıldı. Bu döneme ait eserler hakkında dağınık olarak bulunan bilgiler derlendi, kaynakçada gösterilerek bir araya getirildi. Kosova Türk edebiyatı üzerine analitik çalışma yapacaklar için elde toplu bir arşiv belgesi oluşturuldu.

Sözünü ettiğimiz tarz bir çalışmada, edebiyat eleştirisi açısından, metin örneklerinin konulması çok da rastlanılan bir durum değildi. Ancak, koşullar kitabın plânını bu yönde değiştirmemize neden oldu. Kosova’da, 1999 tarihinden beri, Türkçenin resmî kanallarda anadili olarak kullanılmıyor olması, Türkçe yayınların sayısının hemen yok denecek kadar az sayıda bulunması, büyük kitapçı ve sergi salonlarının daha açılmaması ve başka nedenler, genç kuşağı yazılı kültürden uzaklaştıran bir etmen olmuştur. O nedenle, onlar adına, kitabımızda, her bir şair ve yazar için, monografik bilgi verildikten sonra örnek metin konulmuştur. Çünkü anadili, kendisini en iyi edebiyat örneklerinde ortaya koymaktadır. Dil gelişimi, Türkçenin özgün örneklerini tanımak ve edebiyat geleneğini öğrenmek ile mümkün olabilmektedir.

1951-2008 yılları arasında; Kosova’da canlı bir çocuk edebiyatı geleneği oluşturulmuştur. Ürünler ve örnekler öylesine çoktur ki, bu konu kitabımızın boyutlarını aştığından, çocuk edebiyatı uzmanına gerek duyduğundan ve başka bir araştırma alanı olduğundan çalışma kapsamı dışında tutulmuştur.

Son olarak şu söylenmelidir. Henüz içinde yaşanan, tanık olunan zamanı yazmak, güç ve bir anlamda da sakıncalıdır. Çünkü değerler henüz yaşanmaktadır ve tarih çizgisi içerisinde hiçbir şey anında netleşmemektedir. Zamanın süzgecinden geçtikten sonra yorum yapılabilir bir hale gelmektedir.

Tüm bu sıkıntılara rağmen, belirli bu çalışmanın ortaya çıkması bir zorunluluktu. Biz, Kosova’da Çağdaş Türk Edebiyatı (1951-2008) adlı bu kitapla, malzemeye topladık, sınıflandırdık ve bir araya getirdik. Bundan sonrası, el ele diğer araştırmacılarla birlikte yazar ve şairlerimizin eserlerini, edebiyat kuramları eşliğinde tek tek ya da karşılaştırmalı metotla incelemek olmalıdır.