Read the book: «Aradığın Şey Benim»
Dr. Yunus Akan
1986 yılında Siirt’te doğdu. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Siirt’te tamamladı. 2007 yılında Bursa Harmancık Kaymakamlığı’na Veri Hazırlama Kontrol İşletmeni olarak atandı. 2009 yılında bitirdiği Uludağ Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik eğitiminin ardından Sakarya’da psikolojik danışman olarak çalışmaya başladı.
2011 yılında Sakarya Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimini, 2018 yılında ise Mersin Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’nda doktora eğitimini tamamladı. 2019 yılında Muş Alparslan Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Anabilim Dalı’na Dr. Öğretim Üyesi olarak atandı. Halen aynı üniversitede görev yapmaya devam etmektedir. Yazarın yayınlamış kitapları, makaleleri ve uluslararası kongrelerde sunduğu bildirileri vardır.
Önsöz
Her nesne ve her canlının kendinden beklenen bir yansıması, gerçekleştirmesi gereken bir görevi varken, seçme kudreti verilen bizim anlam arayışımız -kişinin tamamen “kendisi” olması sebebiyle- farklı bir yola eviriliyor. Yollarımız aynı noktaya çıksa da her birimizin yolculuğu biricik ve eşsiz bir görünüm arz ediyor.
Sonuna ulaşma gayesiyle çıkılan bu yolda nasip edilen düşüncelerin küçük bir idrakten damıtılarak mütevazı bir kâsede sunulduğu bu eserde hepimiz kendi payımıza düşeni içip kelimeleri somut formlarından çıkararak farklı boyutlara taşıyacağız.
En büyük teşekkürü, yazdıklarıma ruh katarak değerlendirecek sırdaşım ve yoldaşım okuyucuya sunarım.
“Aramakla bulunmaz, lakin bulanlar hep arayanlardır!”
(Beyazıd-ı Bestami)
Aşk – Evlilik
Aşk Mevsimlik Değil, Ömürlüktür!
Sırdaşım! Bir kalbe girebilmen ve girdikten sonra çıkabilmen kolay değildir çünkü kalp, ‘ya hep ya hiç’lerin yeridir.
Nedir Aşk? Mevsimlik açan bir çiçek mi? Aniden bastıran yağmur mu? Bulutların arasından sıyrılıp yüzünü gösteren güneş mi? Birden tatlı tatlı esmeye başlayan rüzgâr mı? Hayır, aşk bunlar değildir çünkü aşk süreklilik ister. Aşk, bir asır dimdik ayakta duran bir çınar gibidir. Aşk, denize kavuşmak ümidiyle binlerce kilometre durmadan akan bir ırmak gibidir. Aşk, her sabah bıkmadan güneşin doğmasını heyecanla bekleyen bir ayçiçeği gibidir. Aşk, ne virgüldür ne de nokta… Aşk, sonsuzluğa giden üç noktadır. Aşk, pi sayısı gibidir. Başı bellidir ama sonu gelmez. Sırdaşım! Bir kalbe girebilmen ve girdikten sonra çıkabilmen kolay değildir çünkü kalp, ‘ya hep ya hiç’lerin yeridir. Başka bir insanın kalbinde ebediyen kalacak cesaretin yoksa hiç kimsenin kalbine girmemelisin. Unutma!
Nâzım Hikmet’in dediği gibi: “Her gelen sevmez ve hiçbir seven gitmez.”
Aşk Sadakat İster!
Sırdaşım! İhanet, ihanet edenin kalbini çürütüp insanlıktan çıkaran, ihanete maruz kalanın da kalbini kanatıp perişan eden aşağılık bir davranıştır.
Bir ilişkide aşkı gönül eğlendirmekten ayıran en önemli kriter sadakattir. Seven insan sevdiğine bir ömür sadık olur çünkü büyük aşklar büyük hataları asla kabul etmez. Zaten bir aşkta büyük bir hata varsa o aşk büyük değildir. Aşkın olduğu bir ilişkide sadece sevgi egemendir ve başka arzuların hüküm sürmesi mümkün değildir. Sırdaşım! İhanet, ihanet edenin kalbini çürütüp insanlıktan çıkaran, ihanete maruz kalanın da kalbini kanatıp perişan eden aşağılık bir davranıştır.
Erich Fromm’un dediği gibi: “Seviyorsan iki şeyi asla yapma, aldatma ve ağlatma çünkü aldatmak insan onuruna, ağlatmak ise insan yüreğine yapılmış en çirkin saldırıdır.”
Aşk Bedende Değil Ruhta Yaşanır!
Sırdaşım! Bedeni değil kalbi ele geçirmeye bak çünkü bedenlerin değil gönüllerin birbirine yakın olması önemlidir.
Güzellik bir et parçasının arkasındaki ruhta gizlidir. Onu ancak Mecnun olanlar görebilir ve böylece gerçek aşkın tadına varabilir çünkü gerçek aşk bedende değil ruhta yaşanır ve bedenler çürüse bile ruhlar birbirini sevmeye devam eder. Aşkı maddede arayan gözlerse sadece bedensel isteklerin peşinde koşar. Hani derler ya, evlenmelik mi eğlenmelik mi? Oysa İnsanoğlu çok değerli bir varlıktır. Hiç kimse onu bir çekirdek gibi keyifle çıtlatıp bir kenara atamaz. Sizinle eğlenmek isteyenlere asıl komediyi öyle bir gösterin ki feleğini şaşırıp trajediden çıkamasın. Sırdaşım! Seni görünce heyecanlanmayan, gözlerinin içine dalıp gitmeyen ve seninleyken zamanın içinde kaybolmayan insanların aşkına inanma.
Sabahattin Ali’nin dediği gibi: “Sevmek ve hoşlanmak başka, bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka.”
Sağlam Temeller Üzerine Yuva Kur!
Sırdaşım! Evlenmeden önce doğru eşi bulabilmen için gözlerini dört aç ama evlendikten sonra eşinin kusurlarına karşı gözlerini kapat.
Ömrün geri kalanını birlikte geçireceğin insanı doğru seçmen her şeyden önemli. Zira başarılı olabilirsin, zengin de olabilirsin ama doğru bir insanla yaşamıyorsan ne makam ne de para seni mutlu edebilir. Hatta bazı yanlış insanlar yaşama sevincini de elinden alıp götürür ve seni bu dünyaya geldiğine bin pişman eder. Hayatına girdi diye sevindiklerin için gün gelir hayatından bir an önce çıksın diye dua etmeye başlarsın. Aşk belki dış görünüşle başlar ama karakterle devam eder. İstediğin kadar dış görünüşe tutul, onda karakter yoksa ilişkinin ömrü kısa olur. Bundan dolayı bir ömürlük sevmek ve sevilmek istiyorsan gözlerine değil yüreğine dokunacak ve sana kendini iyi hissettirecek kişiyle evlen. İyi bir karakterin yanında, ortak anlayış geliştirebilmeniz için seçeceğin eşin eğitim ve kültür seviyesinin sana denk olmasına dikkat et çünkü evlilik tenis oynamaya benzer, eşler birbirine denk olursa maç güzel olur. Sırdaşım! Evlenmeden önce doğru eşi bulabilmen için gözlerini dört aç ama evlendikten sonra eşinin kusurlarına karşı gözlerini kapat. Eğer mükemmel bir eş beklentisine girersen çabuk hayal kırıklığına uğrarsın çünkü kusursuz bir eş bu dünyada yoktur. Prens ve prensesler sadece masal veya hayal dünyasında yaşar. Birbiriniz için uygunsanız başka bir şey aramaya gerek yoktur. O kadar yaşanacak güzel şey varken incir çekirdeğini doldurmayan şeylerle koca bir ömrü azap içinde geçirmeyin. Farklı bir insan olan karşındakini anlamak için çaba göster. Onun düşüncelerine ve isteklerine saygı duy. Ona güzel sözlerle ve yapıcı davranışlarla yaklaşmaya özen göster. Onu farklı sevgi dilleri ile mutlu etmeye çalış. Onun için fedakârlıklar yap, bir ilişkide fedakârlık varsa o ilişki gerçek aşka doğru ilerler. Unutma!
Nietzsche’nin dediği gibi: “Evlilik bir hapishane değil, içinde yüce şeylerin yetiştirildiği bir bahçe olmalıdır.”
İlişkide Dengeyi Sağla!
Sırdaşım! Eşinle birlikte kaliteli zaman geçirebileceğin, tatlı sohbetler yapabileceğin ve gülebileceğin ortak noktalar bulmaya çalış çünkü aynı evde birbirine yabancı gibi yaşamak insana azap verir.
Büyük bir aşkla evlenen ama istemediği halde boşanan nice çiftler var. Eşler ilişkilerini ya aşırı sevgi ve ilgi okyanusunda boğarak ya da sevgiden ve ilgiden mahrum bir umursamazlık çölünde bırakarak öldürürler. İlişkiler ateşe bezer. Ateşin içine girersen yanarsın, ondan uzakta kalırsan donarsın. Ama ateşe yaklaşırsan ısınırsın. İlişkilerde her insanın kendine göre bir mesafesi var. O mesafeye saygı duy çünkü bir kum gibi eşini çok sıkarsan parmaklarının arasından kayıp gider. Bazen yalnız mı kalmak istiyor, ona o yalnızlığı yaşat. Sen sürekli kendinle boğarsan o bir ömür yalnız kalmayı tercih eder çünkü tabiatı bu. İlişkilerde kaptaki suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardır ama suyu taşırarak kendini kabın merkezine koymak isteyen taşa asla yer yoktur. İlişkiyi tamamen ihmal etmek de olmaz, aşklar da bir fidan gibi ilgi ve bakım ister. İhmal edilen ilişki meyve vermez. Sırdaşım! Eşinle birlikte kaliteli zaman geçirebileceğin, tatlı sohbetler yapabileceğin ve gülebileceğin ortak noktalar bulmaya çalış çünkü aynı evde birbirine yabancı gibi yaşamak insana azap verir. Eşinin kendini yalnız hissetmesi onu çok yıpratır ve boşanmaya giden arayışlara yöneltir. Unutma!
Nejat İşler’in dediği gibi: “Mesele sevmek değil, kime sorsan seviyor zaten. Mühim olan güzel sevebilmek, kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan…”
Anne – Kadın
Anneler Çocukları İçin Her Şeyi Yapar!
Sırdaşım! Bir annenin çocukları için yapamayacağı fedakârlık yoktur. Annelik gerekirse acı çekmektir, mutsuz olmaktır ama çocuklarının bir gülüşüne dünyaları feda etmektir.
Bir annenin şefkati ve merhameti çok güçlüdür. Anneler için çocukları canından bir parça gibidir. Anneler her şeyi görmeseler bile çocuklarıyla ilgili her şeyi kalplerinde hissederler çünkü Allah anne ile çocuğunun kalbini birbirine bağlamıştır. İkisinden birine bir şey olursa diğeri aynı acıyı yaşar. Sırdaşım! Bir annenin çocuğu için yapamayacağı fedakârlık yoktur.
Annelik, çocukları için dökülen gözyaşıdır.
Annelik, çocukları için katlanılan uykusuz gecelerdir.
Annelik, çocukların başucunda sabırla beklenen uzun saatlerdir.
Annelik, gerekirse acı çekmektir, mutsuz olmaktır ama çocuklarının bir gülüşüne dünyaları feda etmektir.
Erich Fromm’un dediği gibi: “Anne sevgisi koşulsuzdur, koruyucudur ve sıcak bir sığınaktır.”
Annelere Sonsuz Saygı Göster!
Sırdaşım! Anneler ekmek kadar aziz, su kadar temiz ve değerli varlıklardır bu sebeple en çok saygıyı hak eden onlardır.
Bir çocuğun kaybetmek istediği en son şey annedir çünkü anne gibi nimet bulunamaz ve yokluğunda varlığının ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır. Annesiz kalan bir yuva, güneşsiz kalan bir dünya gibi kapkaranlık olur ve orada yaşayanlar en büyük huzur ve mutluluk kaynağından mahrum kalır. Sırdaşım! Anneler ekmek kadar aziz, su kadar temiz ve değerli varlıklardır, bu sebeple en çok saygıyı hak eden onlardır. Annenin kıymetini iyi bil. Onun yüzünü güldürebilmek için gerekirse dünyaları feda et, onun başucunda değil sabaha kadar, bir ömür beklesen hakkını ödeyemezsin. Sadece kendi annene değil, hiç kimsenin annesine saygıda kusur etme. Hele içinde ana geçen küfürler, annesi olan bir evladın ağzına yakışmaz. O analara sonsuz sevgi sözcükleri dizsen yine de yeterli gelmez.
Abdurrahman Cami’nin dediği gibi: “Annen seni bir müddet karnında, uzun bir zaman kucağında ve ölünceye kadar da kalbinin şefkat köşesinde taşımıştır. Ona saygısızlık göstermekten daha aşağılık bir şey yoktur.”
Anne Olan Eşini Üzme!
Sırdaşım! Bir kadın, eşinden sevgi ister, değer görmek ister, eğlenmek ister ve söz hakkı ister. Bunlar yuvayı daha mutlu kılar.
Anneler, bütün evrende hep aynı görevi üstlenir: Bir mum gibi yuvasını aydınlatmaya çalışırken kendini feda eder, derleyip toplar, sürekli çalışır ve tüm bu işlevlere rağmen değeri bilinmez. Bir dünya sorumluluk taşıyan ana arıların hayatı buna örnektir. Her arı ailesinde sadece bir ana arı bulunur. Ana arı bir kovandaki yüzlerce arıyı idare eder. Ana arının görevi yumurtlayarak yeni nesillerin meydana gelmesini ve koloninin varlığının devam etmesini sağlamaktır. Ana arılar yaşam süreleri boyunca sadece çiftleşme amacıyla ya da koloninin yavru vermesi durumunda kovan dışına çıkar. Salgıladığı hormonla işçi arıları etrafına çeker ve kolonide birlik ile düzeni sağlar. Ana arı bulunmayan kovanlarda işçi arılar pek isteksiz çalışır ve polen taşımaz. Aynı zamanda kovandaki tüm arılar amaçsız bir şekilde sağa sola hareket eder. Açıkça görülüyor ki, anneler olmasa doğanın düzeni bozulur ve doğa bir hiçliğe dönüşür. Sırdaşım! Bu kadar önemli olan anneler çok daha fazla değer görmeyi hak ediyor. Bir anne veya kadın, ikinci sınıf bir insan veya bir hizmetçi asla değildir. Ona bu şekilde davrananlar kendi acziyetini ve değersizliğini göstermektedir. Sevgi ister, değer görmek ister, eğlenmek ister ve söz hakkı ister. Bunlar yuvayı daha mutlu kılar çünkü değer gören bir kadın eşine daha çok sevgi gösterir ve saygı duyar, yuvası için de daha çok çaba sarf eder. Şunu iyice bil ki, eşin evinin kadını, çocuklarının anası ve senin ömürlük yoldaşın. Eşin senin her şeyin.
Hz. Muhammed’in (sav) dediği gibi: “Hanımını üzme. O, Allahü Teâlâ’nın sana emanetidir. Ona yumuşak ol ve iyilik et!”
Bilinçli Bir Anne Olmaya Çalış!
Sırdaşım! Bilinçli bir anne, bir çocuk için çok büyük bir şanstır çünkü iyi bir anne, iyi büyütülmüş bir çocuk demektir.
Aile en büyük okuldur ve anne çocuğunun ilk ve en önemli öğretmenidir. Sırdaşım, bilinçli bir anne, bir çocuk için çok büyük bir şanstır çünkü iyi bir anne, iyi büyütülmüş bir çocuk demektir. Anneler çocukları için ne kadar hayati bir öneme sahip olduklarının farkına varmalı ve sorumluluk bilinci taşımalıdır. Özellikle çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda çok hassas olmalıdır çünkü 0-6 yaş arası, gelişim için en kritik dönemdir ve bu dönemde bir çocuk en çok annesiyle zaman geçirir. Bu dönemde annenin her söz ve davranışı çocuğun kişiliği üzerinde olumlu veya olumsuz büyük bir etki bırakır. Anne, çocuğunu hayata nasıl hazırlarsa çocuk ölene kadar o şekilde mücadele eder. Bu hayati sorumluluğun farkına varamayan ve çocuğunu teknolojik aletlere veya dış çevreye teslim eden annelerin sayısı bir hayli fazladır. Böyle anneler çocuklarının elinden kayıp gittiğinin farkına varamamaktadır ve bilinçsiz annelerin ellerinde büyüyüp canavarlaşan insanlara toplum olarak sıkça rastlanmaktadır. Bilinçsiz anneler potansiyellerini anlamamakta ve zamanlarının çoğunu hayatlarına hiçbir katkısı olmayan şeylerle geçirerek heba etmektedir. Ev hanımı veya başka bir şey olmak bir amaca tutunmaya engel değildir. Bir kadın isterse her şeyi başarabilecek güce sahiptir. Yüzlerce kişilik birliğin başına geçip Bursa’yı düşman işgalinden kurtaran Kara Fatma, ülkemizi yıllarca başbakan olarak yöneten Tansu Çiller ve Almanya’yı on beş yıldan fazla yöneterek ülkesine en parlak dönemi yaşatan Angela Merkel bir kadının isterse neler yapabileceğini gösteren en bariz örneklerdir. Allah’ın da istediği şey kadınların erkeklerden geri kalması değil onlarla birlikte kendini geliştirmesidir. Ne diyor Peygamber Efendimiz (sav), ilim öğrenmek, kadın erkek her Müslüman’a farzdır. Kadınlar bu konuda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Hiç kimse, özellikle dini gerekçeler öne sürerek kadınların gelişmesine ve okumasına engel olmamalıdır. Eğer bir toplum cahillikten kaynaklı sorunlardan kurtulmak ve gelişmek istiyorsa, yuvaların temelini oluşturan kadınları iyi eğitmek ve güçlendirmek zorundadır.
Khaled Hosseini’nin dediği gibi: “Bir toplumda kadınlar eğitimsiz olduğu sürece o toplumun başarıya ulaşma şansı yoktur.”
Baba – Koca
Babalar Baş Tacı Edilir!
Sırdaşım! Ne yaparsan onu yaşarsın. Babana ne kadar değer verirsen, baba olduğunda oğlundan o kadar değer görürsün.
Çocukken babamızın işten gelmesini nasıl dört gözle beklerdik. Şimdi ise gözümüz kapıda, bir an önce gitmesini istiyoruz. Çocukken babamızın sırtına çıkar, onunla nasıl zıplayıp oynardık. Şimdi ise ona bakmamak için bin takla atıyoruz. Çocukken babamızın yolunu pencereden nasıl heyecanla gözlerdik. Şimdi ise babalarımız huzurevlerinin penceresinden bizim yolumuzu heyecanla gözlemektedir. Her ne olursa olsun babalar her zaman baş tacı edilir. Sırdaşım! Ne yaparsan onu yaşarsın. Babana ne kadar değer verirsen, baba olduğunda oğlundan o kadar değer görürsün. Günün birinde sen de yaşlanacaksın. Neler yaşayabileceğini şimdiden anlayabilmen için mümkünse bir huzurevine git ve kendini orada kalan yaşlıların yerine koy. Çaresizce ölmeyi bekliyorsun. Vefasız insanlar seni kaderine terk etmiş. Yıllarca peşinde koştuğun dünya sana ödül olarak soğuk bir odayı layık görmüş. En büyük arkadaşın yalnızlık ve anılar. Her bayramı heyecanla bekliyorsun. Belki birileri gelir de bir günlüğüne bile olsa seni yalnızlıktan kurtarır ümidiyle gözünü kapıdan ayırmıyorsun… Bu duruma düşmek ne kadar acı verir, değil mi? Hiçbir insan bu duruma düşmeyi hak etmiyor. Babana da bunu layık görme ve geç olmadan ona gerekli saygıyı göster. Allah da babana saygı göstermeni İsra suresinin 24. ayetinde, “Baban ve annenden biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme, onları azarlama, ikisine de güzel söz söyle,” diyerek kesin bir dille emrediyor.
Hz. Muhammed’in (sav) dediği gibi: “Baba sevgisini koru. O sevgiyi kesip atarsan, Allah da senin mutluluk ışığını söndürür.”
Babalar Çocuklarına İlgi ve Sevgi Gösterir!
Sırdaşım! Çocuğun için çok değerlisin. Çocuğun senden sevgi, ilgi ve anlayış bekler.
Bir çocuk için babası her şeydir. Muhabbet edebileceği bir arkadaş, ona yol gösteren bir rehber, her zaman yanında hissettiği samimi bir dost, düşerken arkasından tutan bir el, sırtını korkmadan dayayabileceği bir destek ve cebindeki son parayı kendisiyle paylaşan bir yoldaştır baba. Baba bir çocuğun en büyük kahramanıdır ve ne yaparsa yapsın, çocuk hayalindeki o kahramana asla toz konduramaz. Hep babasının bir gün hayalindeki o kahraman gibi olmasını bekler. Çocuğun hayalindeki kahramanıyla saatler değil, sadece bir dakika bile geçirmesi ona o kadar büyük zevk verir ki bu ânın hiç bitmemesini ister. Babasıyla arası ne kadar kötü olsa bile onu kaybettiğinde çocuğun dünyası başına yıkılır. Bir çocuk için ağırdır babanın yokluğu ve baba giderse ona yaşam savaşında güç veren her şey gider. Sırdaşım! Çocuğun için çok değerlisin. Çocuğun senden sevgi, ilgi ve anlayış bekler. Sen çocuğuna bir yönetici gibi değil de bir baba gibi yaklaşabilirsen onu anlayabilir ve onunla yakınlık kurabilirsin çünkü aile ne bir iş yeridir ne de bir askeri kurum. Aile bir sevgi merkezidir. Çocuğuna karşı sert olduğun ve emirler yağdırdığın sürece bil ki onun gönlü senden kilometrelerce uzaklaşacaktır. Ayrıca bir çocuk çok para getiren ama az zaman geçiren değil, gerekirse az para getiren ama çok zaman geçiren anne babayı ister. Senin için çocuklarının kahkahalarını duymak kazanacağın daha fazla paradan çok daha önemli olmalıdır.
Balzac’ın dediği gibi: “İyi bir baba, kendi mutluluğundan çok çocuğunun mutluluğu ile mutlu olur.”
İyi Bir Evlat Yetiştirmeye Çalış!
Sırdaşım! Bir baba olarak çocuğuna verebileceğin en önemli fazilet, alın teri ile kazandığın helal lokmalardır.
Bir babanın bırakacağı en büyük miras, iyi bir evlattır. İyi bir evlat bırakılabilmesi için çocuğun iyi yetiştirilmesi ve bedeni kadar ruhunun da beslenmesi gerekir. Ruhu sağlam gelişen bir çocuk ömür boyunca güçlü ve karakterli bir insan olarak yaşamını sürdürür. Çocuğun ruhunu besleyen en önemli güç kaynağı babanın faziletleridir. Sırdaşım! Bir baba olarak çocuğuna verebileceğin en önemli fazilet, alın teri ile kazandığın helal lokmalardır. Helal rızık ile beslemediğin çocuktan sağlam bir karakter bekleme çünkü onun mayasına haram işlenmiştir. Kanalizasyon suları dökülen bir gölden insana hayat veren içme suyu elde edemezsin. Sonra çocuğa verebileceğin diğer önemli fazilet bilgidir. Çocuk, bomboş bir beyinle dünyaya gelir ve sonradan öğrendiği şeylere göre hareket eder. Sen eşinle birlikte, o beyni iyi bilgiler ile doldurursan çocuk ileride herkesin gurur duyacağı donanımlı bir insan olarak karşına çıkar. Ama başkaları veya çevre yanlış bilgilerle doldurursa çocuk tehlikeli silahlarla donanmış bir canavar olarak karşına çıkar. O beyin hiçbir bilgi ile dolmasa da çocuk başkalarının yönlendirmesine açık, düşünemeyen, sorgulayamayan, amaçsız ve bomboş bir insan olarak karşına çıkar. Çocuk, işlenmemiş bir hamur olarak dünyaya gelir. Ona bir heykeltıraş gibi şekil vermen ve harika bir eser ortaya çıkarman gerekir. Bir baba olarak çocuğun için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunun farkında mısın? Sen, çocuğunun kaderine şekil veren ve gideceği yolu tayin eden bir rehbersin.
Erich Fromm’un dediği gibi: “Bir baba olarak sen, çocuğun öğretmenisin ve ona dünyaya açılan yolu gösteren kimsesin.”
Babalığın Yanından Geçemeyen İnsanlar
Sırdaşım! Çocuklarına iyi bir baba olmak istiyorsan, çocuklarının annesini mutlu et.
Babalık fedakârlık ister. İyi bir baba, ailesi için geceli gündüzlü çalışmaktan şeref duyar ve cebine para girince de gözleri önce ailesini arar. Ailesiyle zaman geçirmesini bilmeyen, mutluluğu başka yerde arayan ve çocuklarının rızkını başka yerde harcayan bir adam iyi bir baba değildir. Ayrıca bir adam, iyi bir baba olduğu kadar iyi bir koca da olmalıdır. İslam dini, kocaların eşlerine değer verip onlara yardım etmesini öğütler. Bunu en başta Hz. Muhammed’in (sav) örnek yaşantısında görmekteyiz. Peygamberimiz ev işlerinde eşine yardımcı olur, elbisesini yamar, ayakkabılarının söküklerini diker, evi süpürür, hayvanlara ot verir, koyunları sağar, alışverişi kendisi yapar ve aldığı eşyaları kendisi taşırdı. Kendisine yapılan yemek davetine hanımının da olması kaydıyla icabet ederdi. Aileyi ilgilendiren konularda ve yapılacak işlerde eşinin de fikrini alırdı. Sırdaşım! Çocuklarına iyi bir baba olmak istiyorsan, çocuklarının annesini mutlu et.
Thesburgh’un dediği gibi: “Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük iyiliklerden biri, annelerini sevmektir.”